Bir süredir “Âdem” anlamına gelen “adam olmak” kelimesi yerine “insan” kullanılmaya başlandı. Oysa “adam olmak”, olgun ve ilk saf modele uygun bir kişiliğe bürünmek anlamını taşımaktadır. Rol-model niteliklerine bürünememiş kişi için “adam olamamış” “kalıbının adamı değil” derken, “sen de adam mısın?” dendiğinde ise bir tür kınamaya girerdi. “Bilim adamı” denirken de hangi dalda olursa olsun, ustalaşmış, maharet sahibi, bilge kişi kastedilirdi. Her şeyde olduğu gibi sonunda Âdem’i eril kabul edip, “Neden bilim kadını yok?” tartışmasını açtılar.
Eski Grek ve Fenike vazolarında bilgeliği temsil eden Zeus/Ius erdişidir, yani her iki cinsi de kendinde toplamıştır. Gizemcilikte Âdem, “Adam/Kadmon” olarak bilinir; yani hem adam (eril) hem kadmon (dişi)’dur.; ancak bildiğimiz cinsiyet anlamında değil. Eril güç, bizatihi devreye giren bir tesir, işlem yaptırıcıdır. Diyelim ki kinetik enerjidir. Dişil güç ise, bir tesirle devreye giren ve kayıtlarını açarak yaratıma geçen, diyelim ki potansiyel enerjidir. Bu durumda 《Akıl ile Zekâ》 veya《tesir ile yaratım》ya da fikir/ düşünce ile bilgi》 birlikteliği tarzında tanımlamak mümkündür. Belki de bilmeden bir başkası için yaptığımız en güzel temenni ya da dua: “Allah, akıl fikir versin” demektir.
Madem muhteşem bir biyoplazmik (canlı) enerji okyanusunda yüzmekteyiz, o okyanusun her bir bilgi birimi akıllı, zeki ve irade sahibidir. Maddeye değmemiş birer bilgisayar baytı gibi düşünebiliriz. Rab (Bilgeliğin Efendisi), meleklere “Toprakta bir halife yaratacağım” der. (Bakara:30) Halife, o nitelik ve nicelikleri kendinde toplamış bir rol-model’dir. Anadolu’da Babalar, Dedeler; İran’da Âyetullah veya Roma’da Papa da aynı kişiliği temsil eden makamlardır.
Rab, saf akıl ile doğal akıl karışımı, malzemesi hazır Dünya gezegeninde, (çökelmiş pis) toprak kalıbı veya kendini hızla onaran ama çabuk çürüyüp bozulan protein modeli seviyelendirir. (Hicr:28-29) ve bütün güzel isimleri (esmâları) Âdem’e kişilik olarak yükledikten sonra, meleklerden bunların anlamını açıklamalarını ister. Oysa onlar sadece kendilerine emrolunanı yapmakta, isimlerin anlamlarını bilmemektedirler. (Bakara:31-32) Geçen sohbetimizde, melek denilen gezegenlerin sadece yansıtma görevini üstlenen saf akıllar olduğuna değinmiştik.
Âdem’in çoğalması ile birlikte madde deneyimini başlatacak ruhlar (akıl ve zekâ bilgi birimleri) ile Rabbin yaptığı sözleşme ise “el-est meclisi” olarak bilinir ve keyifli bir alegorik /mecaz) öyküdür: Burada açıkça Âdem soyu, nefslerinin (egolarının) bozulmaması konusunda kendi kendilerine gözcüdür ve sınavlar baştan kabul edilmiştir. (A’raf:172-174). Yani bu biyolojik robota, vicdan programı da yüklenmiştir.
Her yaptıkları ve yapmakta oldukları işler, verdikleri eserler, soylar boyunca kayda alındığı gibi, şaşırıp dileyene de doğru yolu gösterecek her tür delil ve yardım sunulacaktır (Kaf:4, Ya.Sin:12)
Erdemleri giyinenlere daimi kalacakları cennet (Yaradılış ve İlahi Varoluş) makamları, sonsuz sınırsız düşünceye, bilgi ve kayıtlara ulaşma vaad edilmiştir. (Kaf:31-34) Sözleşme, iman etmiş (inançlı) olmayanları da kapsar (Ya.sin:12). Cennettekiler verdikleri ürünlerine yani eserlerine ve erdem, hüner, hizmetlerine göre manevî makamlarına oturacaklardır (Ya.Sin: 55-58)
Sonsuz-Sınırsız Yüce Akıl/Ruh, cennet karşılığı, iyi bir müşteridir. Bu, Tevrat’ta ve İncil’de de sözü edilen “gerçek vaad”dir ve değişmez (Tevbe:111)
İyilik, yararlı iş ve hizmet yapanın karşılığı on kat iyilik olacaktır (Enâm:160) İyilik Yüceliktendir (Nisa:79)
Buna karşılık bir de, İblis’e verdiği cehennem vaid’i vardır: (Sad/Davud:85) Her türlü ahlaksızlığın, huzursuzluğu, hoşnutsuzluğun, yalan dolanın oluşturduğu bu ortamı Danté Aleghieri, İlâhî Komedya (İâlhî Dûzen) adlı eserinde detaylı şekilde anlatır.
Kötülük nefstendir/egolardandır (Nisa:79) ve kötülük yapan da aslında kendi nefsine kötülük yapmıştır (Nisa:111) karşılığı sadece benzer bir kötülüktür (Şûrâ:40) ve elbette pişman olup Yücelikten bağışlanma dileyenin de kusurları örtülür (Nisa:110). Kısacası kendi kayıtlarını düzelterek eylemden çıkaracak; sadece ibret alacağı bir bilgi olarak muhafaza edecek; Yücelik de günümüz deyimiyle onun sicil kayıtlarını arşive kaldıracaktır. Ne zamana kadar? Bir sonraki Satürn döngüsüne kadar. Zamanın yaşlı efendisi, onu sınav olarak kişilerin, toplumların önüne getirecek ve olaylar ile sorgulayacaktır.
Kıyamet döneminde şeytana (nefse) kapılıp genlerine kaydederek yıkımı yaşamamak için, devamlı uyarılar yapılacaktır. Ürünler, mal varlığı, açlık korkusu ve kişilik üzerine sınavlar verilecektir. Her musibetten sonra da Âdem soyu kendine dönecek ve sözleşmeyi hatırlayacaktır. (Bakara:155-158)
Sevgiyle ve sevgide kalın.
Selma Mine.
Bir sonraki konumuz: “Dileyene Verilir”